1800'lü yılların İstanbul'unda, mütevazı bir semt olan Eyüp Sultan'da; Osmanlı'nın gündelik hayatındaki vazgeçilmez mekânlardan şirin bir mahalle bakkalı, mahalle sakinlerinden Mehmed Selahaddin amca ve hanımı Hatice Sâtıa teyze arasında geçen küçük bir hikayedir bu:
Sıradan bir gündür. Mehmed Selahaddin amca hemen her gün tekrarlanan mutad sabah alışverişi için bakkala kadar çıkar. Alacağı birkaç kalem kahvaltılık nevâledir. Bu arada Hatice Sâtıa teyze kahvaltı sofrasını kurmuş, pişirdiği sütü fincanlara servis de etmiştir. Süt fincanda soğumaya yüz tutmuş ama Mehmed amca bakkaldan henüz dönmemiştir. Sâtıa teyze meraklanmıştır; çünkü kadim bakkalları evlerinin hemen az ilerisindeki köşe başındadır. "Sohbete mi daldılar acaba?" diye düşünüp dururken Mehmed amca nihayet elindeki nevâlelerle kapıda görünür. Kapı açılır açılmaz malûm soru sorulur; "Nerede kaldın bey? Meraklandım..." Mehmed Selahaddin amca biraz yaşlıdır; bir iki soluklandıktan sonra "Hanım" der; "duydum ki mahallenin taa uç tarafına bir bakkal daha açılmış. Alışverişi oradan yapayım dedim; haliyle ondan geciktim." Hatice Sâtıa teyze "niye?" diye sorar hemen; "Niye? Bizim bakkal efendiyle bir tatsızlık mı oldu, yoksa bu yeni bakkal efendi daha ucuza mı mal satıyormuş?"