10 Nisan 2010 Cumartesi

1894 Deprem Raporu




Sultan II. Abdülhamid, 10 Temmuz 1894 senesindeki büyük İstanbul depreminden sonra bir bilimsel araştırma yapılmasını istemiş, Atina ve İstanbul rasathâneleri ortak bir rapor hazırlamışlardır. Hazırlanan bu rapor aşağı-yukarı bir ay sonra, 15 Ağustos 1894 tarihinde padişaha sunulmuştur. Padişah'ın fikr-i takibi bu konuda etkili olmakla beraber, raporun altındaki üç imzanın da sahibi gayrimüslimlerdir. 

Yabancı dille Fransızca yazılan bu rapor, bir Ermeni vatandaşı olan Bogos tarafından Fransızca'dan Osmanlıca'ya tercüme edilmiştir. 
Metnin tadını bozmamak için kelimeleri günümüz Türkçe'sine çevirmeden aynen aktarıyoruz:


 

[Yıldız Esas Evrakı, Karton Nu. 11, Evrak Nu. 17/c]

Hâk-i pây-i mekârim-peymâ-yı hazret-i mülûkâneye Atina Rasadhânesi Direktörü Mösyö Ejiniti tarafından fî 3 Ağustos-ı Rûmi ve 75 Ağustos-ı Efrenci sene 1894 târihiyle takdim olunan raporun tercemesidir:

Zât-ı şevket-simât-ı hazret-i pâdişâhîleri ahiren Dersa’âdet'de vukû’ bulan büyük hareket-i arzın fennen ve mükemmelen tedkîk olunmasını arzu buyurmakta olduklarından, işbu arzû-yı hümâyûn ile beraber tedkîkât-ı mezkûrenin ale'l-umûm fünûn içün derkâr olan ehemmiyetini nazar-ı dikkate alarak gerek hâk-i pây-i şâhânelerine ve gerek erbâb-ı fünûna takdîm olunmak üzere işbu alâmet-i tabî'iyenin ahvâline dâ'ir devr u dırâz icrây-ı tedkîkâta mübâşeret eyledim.

Zât-ı mekârim-simât-ı hazret-i tâcdârîleri fünûn ve ma'arif içün derkâr olan himmet-i seniyyeleriyle lütfen kullarına vapur tahsîs buyurmuş olduklarından ulüvv-i cenâb-ı şâhâneleri sâyesinde Dersa'âdet Rasadhânesi Müdîri Kumbari ve Mu’âvini Emil Lakvan Efendilerin refâkatiyle tedkîkât-ı fenniyece ehemmiyetleri olan hareketzede mahallerin kâffesi ziyâret olunmuşdur. İşbu tedkîkât hitâm-pezîr olmağla başlıca netâyicinin arzı ile kesb-i mefharet olunur.

Hareket-i arz 1894 Efrencî Temmuzunun onunda (Dersa'âdet evsat sâ'ati üzere) alafranga ba'de'z-zuhr sâ'at on ikiyi yirmi dört dakika geçerek üç şedîd zelzele ile başlamışdır. Bu zelzeleler mevcûd olan tahribâtın hemân cümlesini icrâ etmişlerdir. Birinci harekeden bir-iki saniye evvel kaldırım üzerinden kemâl-i sür'atle birçok arabalar geçiyor imiş gibi yer altından şedîd sadâlar duyulmuşdur. Tahte'l-'arz sadâ ile zuhûr eden birinci hareket ufkî olub diğerleri kadar şedîd olmadığından en hafif eşyâ-yı beytiyeyi bile yere düşürmemişdir. Bu hareket dört-beş sâniye sürüp şiddeti tedrîcen tezâyüd etmişdir. Birincinin akabinde zuhûr eden ikinci hareket pek şiddetli olub imtidâd etmiş ve ufukla mütevâzî ve devrî olub şiddeti tedrîcen tezâyüd ve sekiz-dokuz saniye sürüp tahrîbât-ı mühimme icrâ eylemişdir.


Bu hareketde dahi birincisinde olduğu gibi tahte'l-arz sadâ var idi. Nihayet üçüncü tezelzül ikincisinin akabinde vukû' bulup temevvücî ve ufkî olmuşdur. Bu zelzelenin kısm-ı küllîsinde arz dalgalı bir deniz üzerinde imiş gibi sallanmışdır. Üçüncü tezelzül ikincisinden hafîf olubbeş sâniye sürmüşdür. Bu tezelzül ile dahi tahte'l-arz sadâ mevcûd idi. Aralarında pek az fâsıla olan bu üç tezelzül cem'an onyedi-onsekiz saniye sürmüşdür. Üç tezelzül dahi merkezlerinin bi'l-cümle noktalarında bir veyâ diğer tarafda bir kaç derece cüz'î bir tahallüf ile şimâl-i şarkî ve cenûb-i garbî istikâmetinde bulunmuşlardır.

Mahallinde icrâ eylediğimiz tedkîkât-ı mahsûsamıza ve vilâyât-ı şâhâne vâlilerinin telgrafnâmelerine ve aldığımız diğer birçok malûmat-ı sahîhaya istinâden mahâll-i muhtelifede zelzelenin imtidâd ve şiddetine dâ'ir bir fikr-i sahîh hâsıl idüp hareketin aynı şiddeti hâ'iz olan mahallerden geçen zelzele kavislerini ta’yin edebilmişizdir.

Bu kavisler sallanan arzın sathını yekdiğerinden daha büyük olan beş mıntıkaya taksîm ederler. Merbût haritada irâ'e olunan birinci mıntıka merkezi teşkîl idüp en çok rahnedâr olan mahalleri hâvîdir. Bu mıntıka dâhilinde ebniye-i metîne münhedim olmuşdur. Bu mıntıka-i merkeziye ber-mu'tâd uzun bir hatt-ı münhanî şeklini almışdır. Bunun büyük mihveri Çatalca'dan Adapazarı'na kadar ve İzmid körfezi boyunca yüz yetmiş beş kilometro tûlünde imtidâd eder. Küçük mihveri mezkûr körfezin mansıbında Katırlı ve Maltepe karyeleri arasında olan arâziyi hâvi olub otuz dokuz kilometro tûlündedir. Tezelzülün istikâmeti hatt-ı münhanînin küçük mihverinde takrîben mütevâzî ve büyük mihverinde müstevî-i âmûdîdir.

İkinci mıntıkada yalnız fenâ inşâ olunmuş ba'zı ebniye yıkılup ekser hâneler hatifçe çatlamışdır.

Bu mıntıka Çorlu ve Tekfurdağı ve Mudanya ve Akhisar ve Üsküdar ve Ortaköy ve Terkos'dan mürûr eden zelzele ile mahdûd olub bu dahi hatt-ı münhanî şeklindedir ve büyük mihveri 248 ve küçük mihveri 74 kilometro tûlündedir.

Üçüncü mıntıkada zelzele şedid olmuş ise de ba'zı eşyayı yere bırakmış yahud yerinden oynatmış ve hanelere hasar vermemişdir. Bu dahi bir hatt-ı münhani şeklinde olub büyük mihveri 354 ve küçüğü 175 kilometre tulundedir ve Bandırma'dan ve Bilecik civarında vâki' Karaköy'den geçen zelzele ile tahdid olunmuşdur.

Dördüncü mıntıka Yanya'ya ve Bükreş'e ve Girid'e ve Yunanistan'a ve Konya'ya ve Anadolu'nun büyük bir kısmına mümted olub hareket-i arz az-çok hafîf ve doğrudan doğruya hissolunur derecesinde olmağla berâber hasâr hâsıl etmemiş olan memleketleri hâvîdir.

Beşinci mıntıka pek cesîm olub umûm Avrupa ve Asya'yı ve Afrika’nın bir kısmını hâvidir. Bu mıntıka dâhilinde olan memâlikde hareket pek hafîf olub yalnız âlât-ı fenniye ve mıknatisiyyede his olunmuşdur. Ma’lumât-ı âcizânemize nazaran hareket-i arz İngiltere'de Birmingem şehrinde ve Rusya'da Pavlosk şehrinde ve Paris'de âlât-ı fenniyede his olunmuşdur.

Ber-vech-i ma'rûz Dersaâdet'deki hareket-i arzın pek büyük bir mesâfesi olmuşdur. Mesâfe ve müddet nokta-i nazarıyla bu zelzele ma'lûm olan zelzelelerin en büyüklerinden biridir. Ale'l-husûs merkezi şâyân-ı dikkatdir. Bin sekiz yüz seksen dört Kânûn-i evvelinin yirmi beşinde Endülüs'de vukû' bulan hareket-i arzın merkezi kırk kilometro tûlünde ve on kilometro arzında idi. Fakat zelzelelerin mesâfesi behemehâl şiddetleri nisbetinde değildir. İşbu tedkîk olunan zelzelenin şiddeti sinîn-i ahîrede vukû’ bulan bazı büyük zelzelelerin şiddetinden azdır. Bu zelzele bin sekiz yüz doksan üç senesinde Yunanistan'da Zanite adasını tahrîb eden hareket-i arzdan daha şedîd ise de Yunanistan'da Lokrid nahiyesinde bu kadar mesâfesi olmayan zelzele-i ahîreden daha hafifdir.
 

Mesâfe-i merkeziye dâhilinde olan mahaller pekçok rahnedâr olmuşdur. Tahribât-ı mâddiye pek mühim olub pekçok kimesneler dahi telef ve mecrûh olmuşlardır. Birçok hâneler hemân kâmilen münhedim olub diğerleri kâbil-i süknâ olmayan bir hâle gelmiş ve ekser hâneler az-çok çatlamış ve hiçbir hâne hasârdan kurtulamamışdır. İstanbul'da felâket her cihetle büyükdür. Ale'l-husûs Çarşû-yı  kebir harâbezâra dönüp enkâz altında pekçok kimesneler telef olmuşlardır. Heğbeli ve Kınalı adalarında zelzelenin şiddeti derece-i nihâyeye varup Ruhban Mektebi harâb olmuş ve duvarlarının ekserîsi yıkılmışdır.

Ayastafanos ve Anbarlı ve Kınalı ve Büyükada ve Katırlı'da birçok hânelerin ve câmi’ ve kiliselerin harâb oldukları veyâhud çatladıkları ve minârelerin yıkıldığı görülmüşdür.

Her karye ve kasabada zelzele mûcib-i te'sîr manzaralara sebeb olmuşdur. Ahâli kemâl-i havf ve haşyet ile sokaklara firâr etmiş ve pekçok kimesneler günlerce meydân ve bağçelerde tente ve baraka altında yatmışlardır.

Çarşû-yı kebîr'de bir hayli mecrûhlar birkaç sâ’atler enkâz altında kaldıkları hâlde hükûmet-i seniyye tarafından irsâl olunan me'mûrların himmetiyle çıkarılup kurtarılmışlardır. Küçük bir çocuk sâ’atlerce ezilmiş olan vâlidesinin kucağında kalmış olduğu hâlde ber-hayât olarak bulunup kurtarılmışdır.

Tabâkatü'l-arzın teşkilâtı ba'zı mahallerde hasâr ve mesâ'ibe sebeb olmuşdur. Katırlı karyesinin nısfı çamurdan teşekkül eden fenâ arâzide inşâ olunmuş olmağla harâb olmuş ise de arâzî-i metine üzerine te’sîs olunan nısf-ı diğeri hâl-i selâmetde kalmışdır. Yalova'da kumlu arâzî üzerine inşâ olunan çiftlik ebniyesi münhedim olduğu hâlde nefs-i karye pek de rahnedâr olmamışdır. Ebniye içün kullanılan edevâtın ve binânın fenâlığı ve eskiliği ale'l-husûs merkezde bulunmalarından nâşî ziyâdesiyle zedelenen İstanbul'da ve karyelerde hasârın tezâyüdüne sebeb olmuşdur.


Diğer tarafdan ekser hanelerin ahşâb olması mesâ'ibin az olmasına hizmet etmişdir. Dersa'âdet hanelerinin sâ'ir mahaller gibi kamilen kârgir olmaması şâyân-ı memnuniyet addolunmalıdır. Yoksa daha çok mazarrat hâsıl olacak idi. Ahşab haneler zelzeleye hayret-bahş derecede dayanmışlardır. Fena yapılmış olan eski ahşâb haneler bile selâmetde kalmış iken yanlarında olan aiâ yapılmış güzel ve yeni ve hattâ demirler ile bağlanmış olan kârgîr haneler münhedim olmuşlardır.

Ahşâb hânelerin zelzeleye en çok dayandıkları tebeyyün ettiği hâlde kârgîrler bi'l-aks nâdiren bâkî kalmışlardır.


Ahşâbdan sonra en çok dayanan hâneler tuğla ile yapılanlardır. Tuğla ile yapılan duvarlar elastik ve metîn olmağla kolay dağılmazlar ise de güzel bâğ ve istinâdgâhları olmadığı hâlde yıkılmışlar ve fakat duvarları yekdiğerine güzel bağlanmış ve civâr hânelere muttasıl bulunan hâneler pek hafif sûretde çatlamışlardır. Büyükada'da tuğla ile yapılan bir hânenin ortası taşdan olmağla taşdan yapılan kısmının yıkılup tuğladan olan kısmının selâmetde olduğu görülmüşdür. Bu dahi tuğla ile güzel inşâ olunarak ve demirler ile bağlanan hânelerin hareket-i arza dayandıklarını isbât eder.

Bi'l-cümle ebniyede ve harekât-ı arzda zelzelenin istikâmetine müstevî-i amûdî tesâdüf eden duvarlar yıkılmış yâhud rahnedâr olmuşdur. Halbuki zelzeleye mütevâzî tesâdüf eden duvarlar sağlam kalmış yâhud az zedelenmişdir.

Kuturları tezelzülün istikâmetine mütevâzî düşen ebniye duvarları yıkılmamış bile olsa 45 derece ufka mâ'il X şeklinde çatlaklar peydâ etmişlerdir.
 

Mesâfe-i merkeziyenin bir çok mahallerinde ve ale'l-husûs Büyükada'da istikâmet-i temevvüciye ve aşağıdan yukarıya doğru hareket görülmüşdür. Büyükada'da değirmenin herem şeklinde olan büyük ocağı ufkî olarak üç parçaya ayrılmış ve bu parçalar şimalden şarka doğru dönmüşdür. Üst tarafdaki parça dört santimetro ve ortadaki parça andan daha az ve üçüncü parça diğerine nisbetle daha az eğrilmişdir. Bir hanenin küçük bir ocağı yine o istikâmet üzere otuz derece kadar eğrilmişdir. Diğer bir hânede havluda bulunan iki çiçeklik yukaruya atılup silindirik kâ'idesinden çıkmış ve yere düşmüş ise de kâ’idelerin silindirleri bâkî kalmışdır. Mösyö Misrubyan'ın hânesinde tuğladan olan bir sütun ufkî olarak iki parça olmuş ve üst tarafdaki parçası birkaç santimetro irtifâ’a kadar kalkup ufkî çenberlerinden çıkmışdır ve doksan derece kadar eğrilüp yine o ufkî çenberler arasında diğer parça üzerine düşmüşdür. Mösyö Zarifi'nin hânesinde bir metro otuz santimetro bir sütun üzerinde duran bir Nemesis heykeli otuz derece eğrilüp kâ'idesinden yirmibeş santimetro ötede yere düşmüş ve ayağı üzerinde durmuşdur. Böyle birçok meşhûdât-ı âcizânemiz tezelzülâtın istikâmeti(nin) ufkî ve temevvücî olduğunu gösteriyor.

Mesâfe-i merkeziyenin zemîninde pek çok yarık ve çatlak yokdur. Meşhûdumuz olan en mühim yarık arzı çamurdan ibâret olan Anbarlı karyesindedir. Mezkûr yarık üç kilometro tûlünde ve sekiz santimetre kadar arzında olub denizden üç yüz metro uzakda ve sahile mütevâzî olarak şark-ı garbî istikâmetindedir.

Mahall-i mezkûrda birinci yarığa mütevâzi ve denize otuz metro daha yakın olarak yüz metro tûlünde ve altı santimetro arzında diğer bir yarık daha peydâ olmuşdur.


Bu yarıkların arzı zelzelenin ibtidâsından beru hergün tedrîcen azalmakdadır. Heğbeli adasında Ruhbân Mektebi ile Ticâret Mektebi arasında iki yüz metro tûlünde ve şimâl-i garbî ve cenûb-i şarkî istikâmetinde gâyetle dar bir yarık hâsıl olmuşdur. Kınalı adasında deniz civârında şimâl-i şarkî ve cenûb-i garbî istikâmetinde ba'zı küçük yarıklar ve bunların civarında arzın bir mikdâr çökdüğü görülmüşdür. Ortaköy'de deniz civârında iki küçük yarık görülmüşdür. Bunlar denize mütevâzî ve şimâl-i garbî ve cenûb-i şarkî istikâmetinde olup yarılan yerde arz dahi biraz çökmüşdür. Arzın bu çökmesine mebnî deniz civârındaki câmi'-i şerîf iki derece kadar eğilmişdir. Burgaz adasında dahi sâhile mütevâzî olarak şimâl-i cenûbîye doğru yarıklar görülmüşdür. Bunların en mühimmi iki yüz metro tülünde ve altı santimetro arzındadır. Katırlı'da dahi sâhile mütevâzî olarak ba’zı yarıklar peydâ olmuşdur.
 

Sâhilde mühim çökmüş yerlere gelince hiçbir yerde görülmemiş ve mâ'iyyet-i âcizânemize terfîk buyurulan bahriye zâbitânından Vâsıf Efendi ma’rifetiyle denizin dibi iskandil edildikde İngiliz harîtasına nisbetle hissolunur derecede fark görülmemişdir. İstiren Kumpanyasının tahte'l-bahr telgraf hattının yâhud kablosunun Kartal'dan Kal'a-i Sultâniye'ye kadar olan kısmında ve Kartal'dan üç mil uzakda kablo birkaç yerde kesilmişdir. Birkaç gün sonra kablo ihrâc olundukda bıçak ile kesilmiş gibi temizce kırılmış olduğu müşahede olunmuşdur.  Mahall-i  mezkûrda Vâsıf Efendi  tarafından  iskandil  olundukda  İngiliz harîtasından bir mikdâr fark görülmüş ise de iskadil olunan noktaların haritadaki noktalara tamâmiyle mutâbık olduğu muhakkak değildir.
 

Efrencî Temmuzun onunda vukû' bulan zelzele su menba’larına ve kuyulara dahi te'sîr etmişdir. Hareketden birkaç sâ'at sonra Yalova'daki Koru nâm kablıca sularının akşama kadar akmadığı görülmüş ise de yetmiş iki santigrad olan derece-i harâretleri ve hâssaları tebeddül eylememişdir. Anbarlı'da zelzeleden sonra yarım sâ'at kadar çeşme suyu çekilüp tekrar akdıkda iki sâ'at kadar bulanık imiş. Katırlı'da bütün menba' suları on gün bir misli kadar çoğalmış ise de mu'ahharan mu'tâd olan mikdârda bulunmuşdur. Mezkûr karyenin Aya Kiryaki nâm mahallinde bir ayazmada bir vakitden beru su yok iken tekrâr su gelmişdir. Mesâfe-i merkeziyenin birçok mahallerinde hayli kuyuların suları bir misli kadar çoğalup bulanık olmuşdur.

Mesâfe-i merkeziye dâhilinde sâhil boyunda deniz suları pek çok çalkanup ba'zı mahallerde denizin elli metro kadar çekilüp giru döndüğü görülmüşdür. Başka mahallerde deniz ibtidâ yükselmiş ve ba'dehu çekilmişdir. Fakat ekseriya yükseldiği görülmüşdür. Hiçbir mahalde sâhil hudûdunun dâ'imî bir sûretde tebeddülü görülememişdir.

Sevâhilin birçok mahallerinde denizin kaynamakda olduğu görülmüşdür. Ayastafanos'da hareket-i arz zamânında bir gemici elini denize sokdukda ılık olduğunu görmüşdür. Mahall-i mezkûrda hareket-i arzdan bir çâryek evvel denize giren bir kadın denizin gâyetle ılık olduğunu görmüş ve biraz rahatsızlık hisseylemişdir.
 

Yeniköy'de hareketden yarım sâ'at evvel denize giren iki kadın denizin ılık olduğunu hissetmişler ve bağteten iki büyük dalga görmüşlerdir. Halbuki deniz ile hava sâkin olup o esnâda uzaktan bile vapur geçmiyor idi. Makri köyünde bir kadın zelzeleden biraz evvel kuyudan su çekmiş olmağla ber-mu'tâd soğuk olan kuyu suyunun ılık olduğunu görmüşdür. Galata'da pek çok kimesneler hareket-i arz esnâsında zemînin sâ'ir vakitlerden ziyâde sıcak olduğunu hisseylemişlerdir. Katırlı karyesinin ahâlîsi hareket-i arz esnâsında sütûn şeklinde denizden buhâr çıkup ve tedrîcen yükselüp on metro irtifâ'ına kadar çıkdığını ve cenûb-ı şarkî ve şimâl-i garbîye doğru sath-ı deryâda sekiz kilometro mesâfeye kadar gitdiğini görmüşlerdir. Büyükada'da hareket-i arzın ertesi günü ve diğer iki gün üç kilometro cenûb-i şarkî ve şimâl-i garbî istikâmetine doğru rûy-i deryâda dar ve bulut gibi bir duman
görülmüşdür.

Tahkîk etdiğimiz ve sahîh zanneylediğimiz işbu mehşhûdâtdan istintâc olunduğu vechile hareket-i arzdan evvel ve sonra ve esnâ-yı hareketde pek çok gaz yâhud sıcak buhâr çıkup deniz suyunu ısıtmış ve sâlifu'z-zikr alâmetleri hâsıl etmişdir.

Mesâfe-i merkeziyenin büyük mihverinde bir körfez ve dağ ve sâhil ve tahte'l-arz kırık
yerler gibi tabakâtü'l-arza müte'allık bir alâmet mevcûd olur. Bu kâ'ide bu def’aki hareket-i arzın mesâfe-i merkeziyesinin büyük mihverinde dahi mevcûddur. Mihver-i mezkûr İzmid körfezi boyunca mümted olup bu körfezin devâmı olan sevâhile mütevâzî gider. İstikâmetin birliğini ve tezelzülâtın mesâfe-i merkeziyenin her noktasında mutâbık olmasını mesâfe-i merkeziye hattının dar şekilde bulunmasını hesâba idhâl etdiğimiz hâlde tezelzülün merkezî olmayup hattî olduğunu yâhud ta'bîr-i âhar ile hareketin merkezî bir nokta olmayup mesâfe-i merkeziye büyük mihverine mütevâzî istikâmetde bulunan bir hat olduğunu muhakkak ve o mihverin tûlünce tahte'l-arz kırık bir mahal bulunmasını muhtemel addetmemiz lâzım gelür.

Bu hareket-i arzın büyük bir vüs'ati olmasına nazaran merkezinin pek çok derin olduğu zannolunur. Döton ve Hayden usûlüne mürâca'at etdiğimiz hâlde umk-ı mezkûrun otuz dört
kilometro olduğunu keşfetmişizdir.

Emil Lakvan Efendi umk-ı mezkûru diğer bir usûl üzere hesâb etdikde aynı umku keşfetmiş olduğundan keşfettiğimiz netîcenin muhtemel olması tasdîk kılınmışdır. Yüz elli seneden beru vukû' bulan hareket-i arz merkezlerinin şimdiye kadar keşf ve tahmîn olunan umku iki yüz elli metrodan altmış kilometro kadardır. Bu merkezlerin yalnız dokuzu yirmi dokuz kilometre olan Çarlzton merkezinden daha derin olup ekserîsinin o kadar derin olmadığı keşfolunmuşdur. Binâberîn Dersa'âdet hareket-i arzının merkez-i tezelzülü yüz elli seneden beru vukû’ bulan zelzele merkezlerinin en derini addolunmak lâzım gelür ise de bu merkez dâ'imâ kışr-ı arzda ve küre-i arzın nısf-ı kutruna nisbetle küçük bir derinlikde ya'nî mezkûr nısf-ı kutrun 1/200 ü râddesindedir.

Fransa ve Rusya ve Romanya'da icrâ olunan tedkîkât-ı fenniye mu'âveneti ile tezelzülâtın sür'at-i intişârını hesâb edebilmişizdir. Zelzele sâniyede üç kilometro sür'atle Paris'e ve üç buçuk kilometro sür'atle Pavlosk’a ve üç kilometro ve altı aşar sür'atle Bükreş'e muvâsalet etmişdir. Yunanistan'da ahîren Lokrid nâhiyesinde vukû' bulan hareket-i arzda Birminkemli Mösyö Daviso'nun tedkikât-ı sahîhasına ve Atina Rasadhânesi'nde tedkikât-ı âcizânemize istinâden mezkûr hareket-i arzın Birminkem şehrine kadar sür'at-i intişârı sâniyede üç kilometro olduğunu keşfeylemiş olduğumuz cihetle işbu iki hareket-i arzın Paris ve Pavlosk ve Bükreş ve Birminkem'e kadar sür'at-ı intişârı takrîben sadânın sulb-i cisimlerden geçmesinin sür'ati kadar olduğu tebeyyün eylemişdir. Hareket-i arzdan biraz evvel ba'zı alâ’im-i mütekaddime zuhûr etdiği muhakkak addolunmalıdır. Mesâfe-i merkeziyenin bir çok mahallerinde hareket-i arzdan hayli evvel kırlangıçların korkup yuvalarından uçmuş oldukları câlib-i enzâr-ı dikkat olmuşdur. Ba'zı mahallerde kırlangıçlar akşam yuvalarına dönmüşler ise de diğer mahallerde sürü ile telgraf hatları üzerine konup şedîd tezelzülâtdan biraz sonra avdet etmişlerdir. Mesâfe-i merkeziyenin birçok mahallerinde hareketden birkaç dakîka evvel tavukların ve hayvânât-ı sâ’irenin korkub kaçmak ve ihtifâ etmek istedikleri görülmüşdür. Bu alâmet-i şedîd tezelzülâtdan evvel arzın hafifçe sallanmasından nâşî olmağla insan hareket-i arzı evvelden keşf edemediği hâlde kendisinden daha mütehassis olan hayvanlar ânı his ederler.

Bu izâhâtdan istifâde olunarak en küçük sedayı ve en hafif tezelzülü gayetle his edebilecek alât-ı fenniye i'mali için icra-yı tedkikât olunabilir.Bu aletler hafif hareket-i arzı dahi haber vereceğinden şedid tezelzülât vukû' bulması üzerine celb dikkat eder.Mezkur imârât-ı mütekaddimeden başka bir ' mühendis hareket-i 'arzdan biraz evvel aletin mıknatıs iğnesinin etrafına bir demir parçası dönderilmekte imiş gibi sallandığını görmüşdür.Efrenci Temmuz'un 10'unda vakt-i zahirde vukû'a gelen tezelzülât-ı şedideden sonra o günü ve ertesi günler az şiddetli tezelzülât dahi vukû' bulub bunlar Ağustos'un 8'ine kadar kesb-i hıffet etmiş ve efrenci Ağustos'un 8'inde dahi hayli hafif bir hareket duyulmuşdur.


İşbu tezelzülâtın en şedîdi Temmuzun on ikisinde alafranga sâ'atle akşam sâ'at dördü on geçerek zuhûr etmiş ve iki saniye sürmüşdür. Temmuzun on sekizinde kable'z-zevâl sâ'at on biri elli sekiz dakîka geçerek şedîd bir tezelzül duyulmuşdur. Bunlar ile berâber ilk def’alar gibi tahte'l-arz bir sadâ dahi işidilmişdir. Heğbeli adasında Temmuzun onunda vakt-i zuhrdan sonra olan tezelzülât hatt-ı ufkî üzere olup bir çok toprak yıkılmasına müşâbih tahte'l-arz bir sadâ dahi duyulmuşdur. Birinci tezelzülâtdan sonra mesâfe-i merkeziyenin ba'zı mahallerinde tezelzül ile berâber olmaksızın sadâ duyulmuşdur.
 

Tedkîk etdiğimiz kâffe-i alâ'ime nazaran işbu hareket-i arzın tektonik ya’nî arzın teşekkülâtına müte'allık olduğu tahakkuk etmişdir. Mesâfe-i merkeziye mihverinin tûlünce merkez-i tezelzülün vüs'ati ve teşekkülât-ı arzıyeye müte'allık tabakâtü'l-arz hâdisesi teşkîl eden İzmid körfezinde mihver-i mezkûrun istikâmeti ve ale'l-umûm İsoseiste kavislerin gâyetle uzun şekilleri ve işbu alâmet-i tabi'iyenin şiddet ve vüs’at-i fevka'l-âdesi mezkûr hareket-i arzın tektonik ya'nî teşekkülât-ı arziyeye müte'allık olduğuna bizi ikna' etmişdir. Yanardağ feveranları işbu hareket-i arzda görülen vüs'at ve şiddeti ve ahvâl-i sâ'ireyi hâ'iz değildirler. Tektonik hareket-i arzlar arzın tedrîcen ve âheste teşekkülünden hasbe'l-îcâb zuhûr eden bir alâmet-i tabi'iyedir. İşbu teşekkülün netâyicinden beru dahi kışr-ı arzın hareketi ve sâhil hatlarının tebdîl-i mekânı ise de bu tebdîl-i mekân ol kadar aheste vukû’ bulur ki hissolunması içün binlerce seneler lâzımdır. Binâ'enaleyh Marmara denizinin şehir ve ada ve karyelerinin batması içün aslâ ve kat’â bir muhâtara bulunmadığından ahâlînin yanardağ zuhûruna ve adalar sevâhilin çökmesine dâ'ir olan evhâmı ma'a'l-memnûniye hiçbir mütâla'a ve esbâb-ı fenniye üzerine mübtenî değildir. Bi'l-aks Temmuzun onunda üç şedîd tezelzül ile başlamış olan hareket-i arzın devr-i iştidâdı şimdi hayli geçüp hitâma varmakda olması melhûzdur.
 
Târîhi terceme fî 8 Ağustos sene 1310 
Mütercimi:
Bogos kulları

Tarih ve Düşünce Dergisi, Ekim 1999, Yıl:1 - Sayı:1

[Bu raporu yayına hazırlarken yaptığımız araştırmada, Ankara Üniversitesi'nden Dr. Hamiyet Sezer'in "1894 İstanbul Depremi Hakkında Bir Rapor ve İnceleme" isimli araştırma yazısıyla karşılaştık. Kaynak olması açısından o yazıyı da burada paylaşmayı uygun gördük. Araştırma yazısına ve deprem raporunun özgün metnine buradan ulaşabilirsiniz.]

1 Yorum:

Adsız dedi ki...

Güzel bir yazı olmuş tebrik ederim

Yorum Gönder

 
web siteleri